Terörist işgalci İsrail; Gazze’de kadın-erkek, genç-yaşlı, bebek-çocuk demeden; yerleşim yeri, ev, hastane, okul ve ibadethane ayırmadan, hiçbir ölçü ve savaş kuralı tanımadan, hatta fosfor bombası kullanarak hiçbir suçu olmayan bir buçuk milyon mazlumun üzerine bomba yağdırıyor.
18 Ekim 2023

 

ZULME KARŞI “AKSA TUFANI” DİRENİŞİ

 

Bugün Siyonist işgalci İsrail’in Gazze’yi karadan, havadan ve denizden bombardımana başlamasının on birinci günüdür.

Katil İsrail; kadın-erkek, genç-yaşlı, bebek-çocuk demeden; yerleşim yeri, ev, hastahane, okul ve ibadethane ayırmadan, hiçbir ölçü ve savaş kuralı tanımadan, hatta fosfor bombası kullanarak hiçbir suçu olmayan bir buçuk milyon mazlumun üzerine bomba yağdırıyor. Evleri başlarına yıkılıyor, hastahaneleri hastalarıyla birlikte yerle bir ediliyor, insanlar cayır cayır yakılıyor, sokakta dolaşan kedi ve köpeklere, havada uçan kuşlara ve tarlasındaki ekinlerine varıncaya kadar her şeyleri yok ediliyor.

Gazzeli Müslümanlar ülkemizin güneyinde yaşanan “Asrın Depremi”ne taş çıkartacak büyüklükte bir yıkımla karşı karşıyadır.

Bu, öyle bir vahşet ki, binlerce şehit toprakla buluşmayı, binlercesi de enkaz altından çıkarılmayı bekliyor. Çocuk cesetleri, bebek cesetleri… ayağı parçalanmış, kolu kopmuş her yeri yara bere içinde çocuklar… annesinin, babasının cesedi başında donuk bakışlarıyla, çaresizlik içinde, ne yapacağını şaşırmış durumda bekleyen bebekler…

Gazze’de bütün insanlığın gözü önünde dünyada eşine benzerine rastlanmamış ve rastlanamayacak bir vahşet işleniyor. İnsan Hakları dernekleri, hayvanları koruma dernekleri, doğacılar… suskun. Müslümanlar cılız açıklamalar yapmakta, kardeşleri “tok ölsünler" diye kumanya ve ilaç ulaştırabilmenin telaşı içindeler…

İslâm İş Birliği Teşkilatı ise vahşetin on ikinci gününde ancak toplanacakmış…

Yazıklar olsun bize… iki milyara yakın Müslümanın her biri sadece bir kova su dökse yeryüzünde İsrail diye bir ülke kalmaz…

Bu vahşeti işleyen zalim, terörist İsrail’e ABD’si, İngiltere’si, Avrupa’sı destek verme yarışına girmiş durumdadırlar. Kimi uçak gemilerini, kimi savaş gemilerini, kimi basın ordusunu göndererek terörist örgüt İsrail’e ve onun katil, terörist, cani başkanı Netenyahu’ya var güçleri ile yardımcı oluyorlar…

Bu vahşeti lanetleyen toplumsal gösterilere dahi ülkelerinde müsaade etmeyerek saflarını belirliyorlar… “Küfür tek millettir!” hadisine nazire yapar gibi…

Fonladıkları basın ordusu, sosyal medya trolleri ve platformları ile yapılanların tek sorumlusunun Hamas olduğu yalanını servis ederek -varsa- kalan vicdan sahiplerinin zihinlerini ifsat etmeye çalışıyorlar. Dezenformasyonlarıyla Hamas’ı ve Müslümanları itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar…

Bilindiği gibi Filistin, Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşı sonunda yenilmesiyle 1918’de İngiltere’nin işgaline uğramıştı.

25 Nisan 1920'de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere'ye, bölgenin manda idaresi için yetki verilmişti.

1920'den beri Filistin’i idare eden İngiltere, 1947'de Siyonist-Arap sorununu çözme sorumluluğunu Birleşmiş Milletlere devretti.

BM’nin 1 Eylül 1947 tarih ve 181 sayılı Kararına göre, Filistin toprakları ikiye bölündü.

Netenyahu yönetiminin diktatörlüğe giden “Yargı reformu”na isyan eden İsrail halkı diktatöre ve diktatörlüğe karşı sokağa çıkarak hemen her gün eylem yapmaya başlamıştır. Bu eylemlerin geldiği noktanın İsrail için ne denli tehlikeli boyuta ulaştığını Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’un; “İsrail ikiye bölünmek üzeredir!” çağrısında aramak gerekir.

İsrail, içerideki bu tehlikeyi bertaraf etmek için her zaman yaptığı gibi, çareyi Filistinli Müslümanlara saldırmakta bulmuştur.

İşte halkı ile başı dertte olan İsrail, katil Netenyahu, iç savaşın eşiğine gelen bu durumu çözmek için dikkatleri dışa yöneltmek amacıyla her geçen gün Filistin halkı üzerindeki şiddetini, baskısını artırmıştır:

  • Son bir aydır Müslümanlar, Mescid-i Aksa’da sabah ve öğle namazlarını kılamamaktadır.
  • Kutsal mabedimiz Mescid-i Aksa’da Ezan okunamamaktadır.
  • Görevli onlarca Yahudi, İsrail askerlerinin koruması altında çeşitli bahanelerle Mescid-i Aksa’ya her gün baskın düzenlemektedir.
  • İsrail, Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri açmaya devam etmektedir.
  • Yerli Filistin halkını göçe zorlamak için göçle gelen silahlı sivil Yahudi yerleşimciler,

Filistinlilerin mekânlarına yerleştirilmektedir.

  • Silahlı sivil Yahudi yerleşimciler, gece gündüz demeden Filistin mahallelerine akıllarına estikçe baskın düzenlemekte ve onları göçe zorlamaktadırlar.
  • Gazze etrafındaki kuşatmayı daraltarak Gazze’ye tam bir ekonomik ambargo uygulanmaktadır.

BM’nin kararına rağmen Filistin devleti İsrail’in saldırgan ve işgalci tavrından dolayı kurulamamıştır. Topraklarının tamamı işgal altındadır. Hudutları belirli olan Gazze ise iki buçuk milyon insanın yaşadığı dünyanın en büyük açık hapishanesine çevrilmiş durumdadır. Gazze, 360 km. karelik bir yüz ölçüme sahiptir. Dünya ile bağlantısı yoktur. Yıllarca abluka altına alınmış, adeta nefes bile alamayacak duruma getirilmiştir.

‘Kudurmuş Köpek’ işgalci İsrail, Filistinlileri kalan bir avuç topraklarından kovma, yok etme stratejisini, Filistin topraklarında son yaptığı bu eylemlerle fiilen yürürlüğe sokmuştur.

‘Aksa Tufanı’ operasyonu buna verilen bir cevaptır.

Bu operasyonla dünyanın gözünden kaçırılmak istenen ‘Kudurmuş Köpek İsrail’in bu stratejisine, bu oyununa tüm dünyanın dikkatini çekmektir.

Hamas savunma stratejisi düzleminde taktik bir saldırı yapmıştır.

Ey dünya, ey Müslüman ülke yönetimleri Filistin topraklarında icra edilen bu pis/kirli gizlenen oyunu görün ve buna dur deyin!

Bu savaş 15 Mayıs 1948 yılında Filistin topraklarına İsrail devletinin şer ittifakı tarafından kurulması ile başlamış ve İsrail tarafından 75 yıldır kesintisiz olarak devam ettirilmiştir.

Filistin topraklarında 1948’den beri hiçbir zaman barış olmamıştır.

Bu operasyonla verilmek istenen ana mesaj budur.

15 Mayıs 1948 yılında 9 bin 481 km. karelik bir alanda Şer İttifakı (ABD-İngiltere-Fransa) İsrail devletini kurmuştur. Filistin'in yüzde 56,47'sini İsrail’e, yüzde 43,53'ünü de Filistin’e bırakıyordu. Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı.

İsrail’in yüzölçümü bugün 22 bin 145 km. karedir.

İsrail devleti kurulduğunda 56 bin Yahudi nüfus bulunuyordu. Değişik yerlerden 524 bin Yahudi göç ettirilerek nüfusu 580 bine yükseltilmiştir. Bugün ise İsrail, çoğu taşımacılıkla oluşturulmuş, 9 milyon 210 bin 616 kişilik bir nüfusa sahiptir.

Gelinen ve maalesef İslâm dünyası yöneticilerinin birçokları tarafından görülemeyen en önemli husus, İsrail’in yol boyu uyguladığı ‘Kudurmuş köpek stratejisi’ kapsamında yayılması / genişlemesidir:

  • General Moşe Dayan: “İsrail kudurmuş bir köpek gibi olmalı, kimsenin dokunamayacağı kadar tehlikeli.”
  • “…Bizler Tevrat’a sahipsek, bizler kendimizi Tevrat’ın halkı olarak görüyorsak, Tevrat’ta vaat edilen bütün bu topraklara sahip olmak zorundayız.” … “Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi’ne bakın. Orada hiçbir toprak sınırı zikredilmiyor. Bizler devletin sınırlarını tespit etmek mecburiyetinde değiliz.”

75 yıldır devam eden, ekte haritalarını verdiğimiz bu işgal ve genişleme stratejisi “Kurbağa Deneyi”nde (Kurbağa deneyi: 19. yüzyılın en ilginç deneylerinden birisidir. Kurbağayı kazan içinde kaynamakta olan bir suyun içine attığınızda kurbağa canını kurtarmak için sıçrayarak kendini kazandan dışarı atar ve kurtulur. Kurbağayı kazan içindeki ılık suyun içine koyduğumuzda ve suyu yavaş yavaş, derece derece ısıtarak kaynattığımızda ise suyun ısındığını fark etmeyecek, hareketi gittikçe yavaşlayacak, gittikçe hantallaşacak, kıpırdayamaz hale gelerek sonunda can verecektir.) olduğu gibi sessiz ve derinden yapılmaktadır. Alıştıra alıştıra, uyuşturularak genişleme gerçekleştirilmekteydi. Dünya Filistin’de olup bitenleri görmüyor ya da görmemezlikten geliyordu. Hamas sadece bu genişleme stratejisini direnişiyle açık etmiş ve dünyanın bütün dikkatini Filistin’e, Gazze’ye çekmiştir.

İşgalci İsrail’in 1948’den günümüze kadar -ekte sunduğumuz haritalarına bakarsak- nasıl genişlediğini, kurbağa deneyinde olduğu gibi savaşı nasıl kademe kademe devam ettirdiğini daha iyi görürüz. Hamas zıplayarak bunu insanlığa göstermiştir ve başarmıştır da…

Bu gerçeği vurguladıktan sonra yapılması gerekenlerin bir kısmını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • BM acilen toplanarak İsrail’in derhal ateşkes ilan etmesini sağlamalıdır!
  • BM’nin 1 Eylül 1947 tarih ve 181 sayılı Kararı gereği;

Başkenti Kudüs olan, İsrail’in saldırıları sonucu Filistin’i terk edip göç etmek mecburiyetinde bırakılan 6 milyona yakın Müslüman mültecinin geri döndüğü, sınırları 1948’de belirlenmiş, birbiriyle bağlantılı Filistin’in topraklarında, bağımsız, egemen bir Filistin Devleti en kısa zamanda kurulmalıdır.

  • BM, Uluslararası Af Örgütü’nün tespitleri doğrultusunda, “Beyaz Fosfor Bombası” kullanan İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçlarından dolayı yargılanması sağlanmalıdır.
  • BM, Gazze’yi uzun yıllar abluka altında tutarak iki milyonun üstünde insanın su, gıda, ilaç vb. en temel yaşam ihtiyaçlarına ulaşmasına engel olduğu için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılaması sağlanmalıdır!
  • BM, Gazze’de hedef ayırmaksızın asker, sivil her insanı, her canlıyı; okul, hastahane, ibadethane gözetmeksizin her binayı hedef alan ve Filistinlilere soykırım uygulayan İsrail’in, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını sağlamalıdır!

Şayet yargılayabilecek bir hukukunuz ya da gücünüz / adaletiniz varsa.

  • BM’nin İsrail ile ilgili şu ana kadar almış olduğu ve İsrail’in kararlarını uygulamasını sağlamalıdır.

BM ve BMGK bunları gerçekleştirmezse zaten tartışmalı olan güvenirliği daha da tartışmalı hale gelecektir.

  • Mısır, Refah Sınır Kapısını temel ihtiyaç maddeleri yardımları için hemen ve mutlaka açmalıdır.
  • Filistin’e, Gazze’ye başta Türkiye olmak üzere bütün halkı Müslüman olan ülkelerde yardım kampanyaları düzenlenmelidir.
  • Halkı Müslüman olan ülkeler ortak hareket etmeli, bu ülkelerin Gönüllü Toplum Kuruluşları birlik ve dayanışma içinde hareket etmeli ve Filistin davasına sahip çıkmalıdır.
  • İşlevsiz olan Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar işlevli hale getirilmelidir.

Henüz vakit varken, yarın çok geç olabilir.